satranç konulu şiirler
1 sayfadaki 1 sayfası
satranç konulu şiirler
Satranç
Gel bir oyun oynayalım seninle!
bir oyun adı satranç...
Kralların oyununu
bir de benden dinle!
Kurmaylarım var benim,
vezir,kale,fil,at
benim adımı sorarsan;
ben başkumandan,
büyük Şah..
ve de soylu erlerim,
kalabalık neferlerim,
en cesur askerlerim,
benim yiğit;
piyonlarım...
Ulaşamazsın bana,
onları aşamazsın,
At,larımın attığı
çataldan kurtulamazsın...
Oyundan düşerse bir taşım,
yerini doldurur bir başkası,
yılgınlık yoktur bizde,
var taktiğin alası...
Vezirim büyük savaşçı,
kolay kolay alınmaz,
fillerimin makasından,
öyle kolay kurtuluş olmaz! ...
Kalelerim son sözü söyler,
verir rakibe dersi,
teslim olmaz ise rakip,
ettiririm piyonumu terfi...
Zeki isen eğer,
ordumdan kurtulursan,
bir kenarda beni,
amansız sıkıştırırsan,
bükemediğim bileğini öperim,
çok iyi oyuncusun arkadaşım,
SENİ TEBRİK EDERİM! ...
Ali Kemal Turan
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=56397&siir=822575
Gel bir oyun oynayalım seninle!
bir oyun adı satranç...
Kralların oyununu
bir de benden dinle!
Kurmaylarım var benim,
vezir,kale,fil,at
benim adımı sorarsan;
ben başkumandan,
büyük Şah..
ve de soylu erlerim,
kalabalık neferlerim,
en cesur askerlerim,
benim yiğit;
piyonlarım...
Ulaşamazsın bana,
onları aşamazsın,
At,larımın attığı
çataldan kurtulamazsın...
Oyundan düşerse bir taşım,
yerini doldurur bir başkası,
yılgınlık yoktur bizde,
var taktiğin alası...
Vezirim büyük savaşçı,
kolay kolay alınmaz,
fillerimin makasından,
öyle kolay kurtuluş olmaz! ...
Kalelerim son sözü söyler,
verir rakibe dersi,
teslim olmaz ise rakip,
ettiririm piyonumu terfi...
Zeki isen eğer,
ordumdan kurtulursan,
bir kenarda beni,
amansız sıkıştırırsan,
bükemediğim bileğini öperim,
çok iyi oyuncusun arkadaşım,
SENİ TEBRİK EDERİM! ...
Ali Kemal Turan
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=56397&siir=822575
Geri: satranç konulu şiirler
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?ts23=10.09.2008%2022:47:41&sair=15343&siir=682004
Şah,Mat
Satranç tahtası
Üstünde
İnsan
Altında,dünya
İnsanlar
Beyaz
Hayat,siyah
Hamleni doğru yap
Geri dönüşü yok
Zevkine var,tek oyunluk hayat
Sonuç daima
Şah
Mat
Kubilay Enginol
Şah,Mat
Satranç tahtası
Üstünde
İnsan
Altında,dünya
İnsanlar
Beyaz
Hayat,siyah
Hamleni doğru yap
Geri dönüşü yok
Zevkine var,tek oyunluk hayat
Sonuç daima
Şah
Mat
Kubilay Enginol
Geri: satranç konulu şiirler
Yalanın Satrancı
YALANIN SATRANCI
SATRANÇ
siyah-beyaz...
karelerdeki büyü.
estetik
ve dans...
piyonun şaha olan hamlesi
biraz asi
biraz şeytani
SATRANÇ.
iyi ile kötünün yarışması
doğru ile yalanın savaşı
ya da barışı doğru ile yalanın
özellikle yalanın sahtekarlığı
iyi kamufle edilmiş tuzağı
mevzu bahis olan şey
'yalanın satrancı'
birazdan başlayacak satranç
düşünceler antikleşti
oyun koyu kıvamlı...
vezirler kendinden emin
rakipler esprili
sigaralar tablada tütmekte
zaman düşünceyle yarışmakta
siyah ve beyaz
ölümüne kapışmakta
yalanın kıyak hamleleri
mideme dokunmakta
.........
birazdan başlayacak satranç
askerler tek kıta 'hazır ol' da
askerler hazırlar savaşa
kıran kırana kapışacaklar
ya siyah kazanacak
ya beyaz...
önce siyah karede bir piyon
ilerliyor
çapraz bir saldırı planıyla
sonra dörtnala atlar
filler çapraz'allahallah'
kareler köşe kkapmaca oynuyor
az önce başladı satranç
şimdi düşüncem bir hamle aramakta
ıslığım bir makam
ve yaram merhem...
şimdi iyice sıkıştım
piyonlar sardı her yanımı
yalancı piyonlar
filler çaprazlarımı almış
vezir her yanımı...
mata giden bir yoldayım şimdi
here hamlem önemli
her hamlem,
sanki kader kalemi...
siyahta fil var
beyazda kale
vezir tam karşımda
ŞAH...Confused
karşıya baktım
karşı sandalyeye...
tam karşıma
rakibime baktım...
önce tanımadım
sonra aşinalaştı yüzü
yalancı yüzlüydü
yüzün sahibi yalan
ben ve yalan...
yalanla satranç oynamaktayım
düzenbaz hamlelere karşı koymaktayım
yalan bu
sahtekar ya, hilekar ya...
illa yapacak bir oyun
bir aldatmaca...
siyah kareden beyaz kareye
fille ŞAH çekilirmi?
,,,,,,,,
yalanın satrancı
gerçek apıştı karşısında
basiretli hamleleri yendi
yalanın satrancı
abesti
temiz kalpliliğin aczi
yalan
ve doğru
muhalifti...
doğrunun azlığı
yalanın ahkamına izin verdi
yalanın satrancı
ahde vefayı yıktı
kudsiyeti kovdu
beyazı siyaha boyadı...
yalanın satrancı
son hamlesine hazırlanıyor
yıllar öncesinden planlanan bir hamle
artık
siyah kareden beyaz kareye
fille ŞAH çekebilmenin hamlesi
beyaz kareyi ortadan kaldırma
bütün kareleri siyaha boyama hamlesi
yalanın satrancı
cibilliyetsizlerin oyunu.......?
3 Eylül 2002
Ankara/Şentepe yenimahalle
yalanin_satranci@hotmail.com
İbrahim Ünlü
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=40620&siir=819309
YALANIN SATRANCI
SATRANÇ
siyah-beyaz...
karelerdeki büyü.
estetik
ve dans...
piyonun şaha olan hamlesi
biraz asi
biraz şeytani
SATRANÇ.
iyi ile kötünün yarışması
doğru ile yalanın savaşı
ya da barışı doğru ile yalanın
özellikle yalanın sahtekarlığı
iyi kamufle edilmiş tuzağı
mevzu bahis olan şey
'yalanın satrancı'
birazdan başlayacak satranç
düşünceler antikleşti
oyun koyu kıvamlı...
vezirler kendinden emin
rakipler esprili
sigaralar tablada tütmekte
zaman düşünceyle yarışmakta
siyah ve beyaz
ölümüne kapışmakta
yalanın kıyak hamleleri
mideme dokunmakta
.........
birazdan başlayacak satranç
askerler tek kıta 'hazır ol' da
askerler hazırlar savaşa
kıran kırana kapışacaklar
ya siyah kazanacak
ya beyaz...
önce siyah karede bir piyon
ilerliyor
çapraz bir saldırı planıyla
sonra dörtnala atlar
filler çapraz'allahallah'
kareler köşe kkapmaca oynuyor
az önce başladı satranç
şimdi düşüncem bir hamle aramakta
ıslığım bir makam
ve yaram merhem...
şimdi iyice sıkıştım
piyonlar sardı her yanımı
yalancı piyonlar
filler çaprazlarımı almış
vezir her yanımı...
mata giden bir yoldayım şimdi
here hamlem önemli
her hamlem,
sanki kader kalemi...
siyahta fil var
beyazda kale
vezir tam karşımda
ŞAH...Confused
karşıya baktım
karşı sandalyeye...
tam karşıma
rakibime baktım...
önce tanımadım
sonra aşinalaştı yüzü
yalancı yüzlüydü
yüzün sahibi yalan
ben ve yalan...
yalanla satranç oynamaktayım
düzenbaz hamlelere karşı koymaktayım
yalan bu
sahtekar ya, hilekar ya...
illa yapacak bir oyun
bir aldatmaca...
siyah kareden beyaz kareye
fille ŞAH çekilirmi?
,,,,,,,,
yalanın satrancı
gerçek apıştı karşısında
basiretli hamleleri yendi
yalanın satrancı
abesti
temiz kalpliliğin aczi
yalan
ve doğru
muhalifti...
doğrunun azlığı
yalanın ahkamına izin verdi
yalanın satrancı
ahde vefayı yıktı
kudsiyeti kovdu
beyazı siyaha boyadı...
yalanın satrancı
son hamlesine hazırlanıyor
yıllar öncesinden planlanan bir hamle
artık
siyah kareden beyaz kareye
fille ŞAH çekebilmenin hamlesi
beyaz kareyi ortadan kaldırma
bütün kareleri siyaha boyama hamlesi
yalanın satrancı
cibilliyetsizlerin oyunu.......?
3 Eylül 2002
Ankara/Şentepe yenimahalle
yalanin_satranci@hotmail.com
İbrahim Ünlü
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=40620&siir=819309
Geri: satranç konulu şiirler
Satranç
Kurduk tahtayı neşeyle Makbule
Muhafız kıtası piyonları yığdırdın
Çıkışın harikaydı daha ilk hamle
Atlarınla doludizgin saldırdın.
Atların üstünden aşıp yıktı kaleyi
Ah, kaleden kaleye vurdu silleyi
Kaçacak delik ararken yedi hileyi
Koca şahı sekiz kareye sığdırdın.
Saldırtıp Hilaloğlu’na ordunu
Fillere ezdirdin satranç yurdunu
Denk getirip oyununu, pundunu
Bir piyona vezir kaftanı giydirdin
Koca şahı piyonlara yedirdin
08.08.2007
Hilaloğlu
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=27244&siir=790004
Kurduk tahtayı neşeyle Makbule
Muhafız kıtası piyonları yığdırdın
Çıkışın harikaydı daha ilk hamle
Atlarınla doludizgin saldırdın.
Atların üstünden aşıp yıktı kaleyi
Ah, kaleden kaleye vurdu silleyi
Kaçacak delik ararken yedi hileyi
Koca şahı sekiz kareye sığdırdın.
Saldırtıp Hilaloğlu’na ordunu
Fillere ezdirdin satranç yurdunu
Denk getirip oyununu, pundunu
Bir piyona vezir kaftanı giydirdin
Koca şahı piyonlara yedirdin
08.08.2007
Hilaloğlu
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=27244&siir=790004
Geri: satranç konulu şiirler
*Satranç*
nasıl ki olmazsa
bir köyde iki muhtar
bir şehirde iki vali
bir imparatorlukta iki padişah
olmazdı tabi ki
aynı arenada iki hükümran şah
kara giyindi şahlardan biri
kara otağını kurdu
yiğitlerini karalara bürüdü
önünde piyadeleri
yanı başında kara veziri
sağlı sollu dizilmişti filleri
fillerin yanında atlı süvarileri
uçlarda kale beyleri
kara günleri ak etmek için
giymişlerdi kara kara entarileri
ak giyindi şahlardan diğeri
ak çadırını kurdu
yiğitlerini aklara bürüdü
önünde piyadeleri
yanı başında ak veziri
sağlı sollu dizilmiş onun da filleri
fillerin yanında atlı süvarileri
uçlarda kale beyleri
emdikleri ak sütü helal ettirmek için
giymişlerdi ak pak entarileri
önce piyadeler düştü meydanlara
vuruşmaya şahları için
her biri kahraman halk gibiydi
aklı karalı o şahlar ise
ülkelerinin göğüs kafesinde
yalnızlığına terk edilmiş
birer tutsak gibiydi
atlar filler vezirler
şahları uğruna yollara düştüler
her biri şahından daha özgürdü
ne var ki özgür olan
savaşta erken ölürdü
tehditler tehdit üstüne uçuşurken
mertlik vardı bu savaşta
liderini koruyan halk ve askerler
düşmanın şahına haber verirlerdi
ölümün sessizliğini “şah” diye
işte bu anların birinde “şah” denildi
şahlardan ak olmayana
alnında kaderi pak olmayana
akrep kıskacında gidecek yeri kalmayan şah
mat darbesiyle sürüldü en dışarı
son verildi kara şahlığına
son verildi karalar bağlamış tutsaklığına
bırakıp ardında akları karaları
yürüdü gitti özgürce
yürüdü gitti sessizce
oysa bir çığlık büyütmüştü içinde
kara güne ak güne
dedem korkut nedense gelmedi bu sefer
ama bu iş bir yerde kesilmeliydi
güzel sözlerle tatlıya bağlanıp
güzel güzel dualar edilmeliydi
kara tahtlı kara bahtlı şah
yenilgisine akça altınlardan
tarihe bir not kazıyıp
“şu hayat oyunu bitince
şah da piyon da aynı kutuya girer ”
diye söz söyleyecekti
dedem korkut gelse sanki
bundan farklı bir şey mi diyecekti...
2 temmuz 2007
beşiktaş
Ali Atlamaz
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=44473&siir=774228
nasıl ki olmazsa
bir köyde iki muhtar
bir şehirde iki vali
bir imparatorlukta iki padişah
olmazdı tabi ki
aynı arenada iki hükümran şah
kara giyindi şahlardan biri
kara otağını kurdu
yiğitlerini karalara bürüdü
önünde piyadeleri
yanı başında kara veziri
sağlı sollu dizilmişti filleri
fillerin yanında atlı süvarileri
uçlarda kale beyleri
kara günleri ak etmek için
giymişlerdi kara kara entarileri
ak giyindi şahlardan diğeri
ak çadırını kurdu
yiğitlerini aklara bürüdü
önünde piyadeleri
yanı başında ak veziri
sağlı sollu dizilmiş onun da filleri
fillerin yanında atlı süvarileri
uçlarda kale beyleri
emdikleri ak sütü helal ettirmek için
giymişlerdi ak pak entarileri
önce piyadeler düştü meydanlara
vuruşmaya şahları için
her biri kahraman halk gibiydi
aklı karalı o şahlar ise
ülkelerinin göğüs kafesinde
yalnızlığına terk edilmiş
birer tutsak gibiydi
atlar filler vezirler
şahları uğruna yollara düştüler
her biri şahından daha özgürdü
ne var ki özgür olan
savaşta erken ölürdü
tehditler tehdit üstüne uçuşurken
mertlik vardı bu savaşta
liderini koruyan halk ve askerler
düşmanın şahına haber verirlerdi
ölümün sessizliğini “şah” diye
işte bu anların birinde “şah” denildi
şahlardan ak olmayana
alnında kaderi pak olmayana
akrep kıskacında gidecek yeri kalmayan şah
mat darbesiyle sürüldü en dışarı
son verildi kara şahlığına
son verildi karalar bağlamış tutsaklığına
bırakıp ardında akları karaları
yürüdü gitti özgürce
yürüdü gitti sessizce
oysa bir çığlık büyütmüştü içinde
kara güne ak güne
dedem korkut nedense gelmedi bu sefer
ama bu iş bir yerde kesilmeliydi
güzel sözlerle tatlıya bağlanıp
güzel güzel dualar edilmeliydi
kara tahtlı kara bahtlı şah
yenilgisine akça altınlardan
tarihe bir not kazıyıp
“şu hayat oyunu bitince
şah da piyon da aynı kutuya girer ”
diye söz söyleyecekti
dedem korkut gelse sanki
bundan farklı bir şey mi diyecekti...
2 temmuz 2007
beşiktaş
Ali Atlamaz
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=44473&siir=774228
Geri: satranç konulu şiirler
Satranç
Satranca heveslendi .............
16 taşla değil 24 taşla oynadı
Taşlar çok olunca oyunu kaybetti...mat
Filin yükünü karıncalara taşıttırlar
Düşüp düşüp kalkarlar
Vaftiz baba isterler...mat
Piyon elden ele gezer
Aşındı ezildi küçüldü
Elinde dipçik
İmanından vazgeçer
Ejder olmaktan vazgeçmez...mat
Vezir kale data kasaları doldurdu
Doğan doğmayan kaşık atar emeğe
Garibin fakirin ahını alır
Süvarileri lottodan çıkmış evle göze sürme yapar...mat
Kafasında altı tel saç kalmış
Fasist bahçesinden kaçan solak kaçık
Bukelamun gözler saniyede renk değiştirir
Etrafına zehir saçar postal uşağı postal varisi
Postallı koltuk sevdalısı...mat
Babamın binit atı vardı
Binip gitmeden önce bana Keça Raş dedi...şah
Hatice Ener
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=18602&siir=728948
Satranca heveslendi .............
16 taşla değil 24 taşla oynadı
Taşlar çok olunca oyunu kaybetti...mat
Filin yükünü karıncalara taşıttırlar
Düşüp düşüp kalkarlar
Vaftiz baba isterler...mat
Piyon elden ele gezer
Aşındı ezildi küçüldü
Elinde dipçik
İmanından vazgeçer
Ejder olmaktan vazgeçmez...mat
Vezir kale data kasaları doldurdu
Doğan doğmayan kaşık atar emeğe
Garibin fakirin ahını alır
Süvarileri lottodan çıkmış evle göze sürme yapar...mat
Kafasında altı tel saç kalmış
Fasist bahçesinden kaçan solak kaçık
Bukelamun gözler saniyede renk değiştirir
Etrafına zehir saçar postal uşağı postal varisi
Postallı koltuk sevdalısı...mat
Babamın binit atı vardı
Binip gitmeden önce bana Keça Raş dedi...şah
Hatice Ener
http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp?sair=18602&siir=728948
Geri: satranç konulu şiirler
Satranç
İki sene süren bir satrançtı
Seninle oynadığımız.
Tabuların vardı,
Almayı bir türlü başaramadığım
Kalelerin.
Sonunda,
Bir hamle daha yapıp “Şah” dedim.
Ama,
Sen beni “Mat” ettin.
17.06.05
İzmir
İbrahim Uğur Toprak
http://www.antoloji.com/siir/multimedya/redir.asp?multi=20179
İki sene süren bir satrançtı
Seninle oynadığımız.
Tabuların vardı,
Almayı bir türlü başaramadığım
Kalelerin.
Sonunda,
Bir hamle daha yapıp “Şah” dedim.
Ama,
Sen beni “Mat” ettin.
17.06.05
İzmir
İbrahim Uğur Toprak
http://www.antoloji.com/siir/multimedya/redir.asp?multi=20179
Geri: satranç konulu şiirler
Satranç
Hadi oyuna başlayalım, taşları yerine koy
Aman karıştırmayalım öndeki sefil piyon
İlk hamlede onu bitir, harcanır ne de olsa
Acele etme sakın boşa geçen zaman bol
Hor görüldü pis piyon her oyunun içinde
Ama en cesur oydu diğerleri gülse de
Filli zebaniler koştu yan çizerek oyunda
Kale dikine gitti bilse de bilmese de
Kimi koruyorsunuz, tacı başında kim var?
Kimden korkuyorsunuz, her taraf taçsız kral
En sadık adamı vezir değil mi şahın?
Emirlere uymuyor, vur onu padişahım
En deliniz çobandı,dağda koyun yayardı
Suçlu çobanmış gibi vezir onu arardı
Kaleleri yürüttü ve filleri üstüne
Gücü ona yeterdi,yeter miydi �ÜSTÜN�E�?
Dört taraftan sarıldı şahın büyük konağı
Kalmadı mı acaba şahı koruyan uşağı
Ne vezir kaldı ne fil hepsi indi aşağı
Çoban bağırdı şaha korkma be çık dışarı
Pis piyonlar ayakta biz bitmedik diyordu
Şahın dili tutuldu bunu anlamıyordu
En güçlünüz vezirdi o bile kaçtı gitti
Siz kime yetersiniz bu oyun burda bitti
Bize güven dediler mat olmayız çobana
Boyumuz küçük ama yürekler tek tabanca
Deli akıllı çıktı her şeyi siz bozdunuz
Gereksiz emirler verip sonradan yok oldunuz
Piyonlar çok direndi taçsız çobana karşı
Taç onun olacaktı haşa hiç uyar mıydı
Çoban vazgeçti taçtan herkes buna şaşırdı
Onun cesur yüreği zaten en büyük tacı
Şahın hamlesi bitti vezir şaşkın bakışlı
Sefil piyon çobanla oradan çıktı gitti
Emirler dinlenmedi artık kimse kalmadı
Şah ile vezirini deli çoban mat etti
Toplandı bütün taşlar aynı kutuya girdi
Hepsi birbirine eş, hepsi aynıydı şimdi
Ne anlamı kaldı ki oyuna başlamanın
Tacı kullanamayıp OYunu oynamanın?
Melih kar
http://www.hikayeler.net/yazilar/satranc-42550/
Hadi oyuna başlayalım, taşları yerine koy
Aman karıştırmayalım öndeki sefil piyon
İlk hamlede onu bitir, harcanır ne de olsa
Acele etme sakın boşa geçen zaman bol
Hor görüldü pis piyon her oyunun içinde
Ama en cesur oydu diğerleri gülse de
Filli zebaniler koştu yan çizerek oyunda
Kale dikine gitti bilse de bilmese de
Kimi koruyorsunuz, tacı başında kim var?
Kimden korkuyorsunuz, her taraf taçsız kral
En sadık adamı vezir değil mi şahın?
Emirlere uymuyor, vur onu padişahım
En deliniz çobandı,dağda koyun yayardı
Suçlu çobanmış gibi vezir onu arardı
Kaleleri yürüttü ve filleri üstüne
Gücü ona yeterdi,yeter miydi �ÜSTÜN�E�?
Dört taraftan sarıldı şahın büyük konağı
Kalmadı mı acaba şahı koruyan uşağı
Ne vezir kaldı ne fil hepsi indi aşağı
Çoban bağırdı şaha korkma be çık dışarı
Pis piyonlar ayakta biz bitmedik diyordu
Şahın dili tutuldu bunu anlamıyordu
En güçlünüz vezirdi o bile kaçtı gitti
Siz kime yetersiniz bu oyun burda bitti
Bize güven dediler mat olmayız çobana
Boyumuz küçük ama yürekler tek tabanca
Deli akıllı çıktı her şeyi siz bozdunuz
Gereksiz emirler verip sonradan yok oldunuz
Piyonlar çok direndi taçsız çobana karşı
Taç onun olacaktı haşa hiç uyar mıydı
Çoban vazgeçti taçtan herkes buna şaşırdı
Onun cesur yüreği zaten en büyük tacı
Şahın hamlesi bitti vezir şaşkın bakışlı
Sefil piyon çobanla oradan çıktı gitti
Emirler dinlenmedi artık kimse kalmadı
Şah ile vezirini deli çoban mat etti
Toplandı bütün taşlar aynı kutuya girdi
Hepsi birbirine eş, hepsi aynıydı şimdi
Ne anlamı kaldı ki oyuna başlamanın
Tacı kullanamayıp OYunu oynamanın?
Melih kar
http://www.hikayeler.net/yazilar/satranc-42550/
Geri: satranç konulu şiirler
http://s.kaotiksukun.com/muteellim-bir-insan-sesi-ilhami-cicek-hayriye-unal/
SATRANÇ DERSLERİ
İlhami ÇİÇEK
Hazırlayanlar:
Ali Ömer AKBULUT
Hüseyin Cahid DOĞAN
SATRANÇ DERSLERİ
I
uzun bir nehirdir satranç
kıvrak ve uzatarak boynunu
nice güneş batışını yerinde görmüş boynunu
oysa veba tarihçileri bilmemişlerdir
her karenin bir karşı veba girişimi olduğunu
göğe bezgin bakanların bir türlü öğrenemediği
bir oyundur satranç
evet ilk aşk gibi bir şeydir ilk açılış
artık dönüş yoktur
kuşku bağışlanmasa da
tedirginlik doğal sayılabilir
ancak
yürümenin dışında bütün eylemlerin adı
kaçış kaçış kaçıştır
çapraz özgürlüklerinde filler
acılardan yapılmış bir alanda
ne zaman ki esrirler
yazsak defterlere sığar mıydı
şah açmazında vezirin ölümcül tutkusunu
yerine göre piyon da bir tufandır
içinde hep bir vezir sürekli mahzun
düz gider çapraz vurulur ve uzun uzun
günbatımlarını çağrıştırır
hüznü uçlarından dolanıp
yalın sıçrayışlarıyla piyonlar arasından
ürkek ama cesur ama sevimli
açsa duyargalarını o tarihsel şiire
iyi bir oyuncu en çok atları sever
sen ey atını kaybeden oyuncu
bir ilkyazdan koca bir güzyontan adam
bırak oyunu
artık
öyle bir ıssızlık düşle ki içinde
yeryüzünü kişnesin
bizim atlar
nicoldu onca oyuncu
oyarak
ette oyuk seyirmesinden
oyun kurarlardı
kaçıp
da süleymandan
kaf dağında otururdu
anka nicoldu
o mağrur gemiler ki açıklarda
güneşin şanla her akşam ufala ufala battığı
suların kabarıp taşarak savrulduğu oradan
kesik bir insan başı gibi taşra düşüp
helak oldular
ün geldi ey iskender
çok acaip gördün ömrün tükendi
geri dön
ürktü
ki endişe
dünyadandır ve hayal hiçtir
sözü onun
...avda
yine geri dön bu son
yoksa öleceksin gurbette
dedi ses ve işitip ağladı
o koca iskender ki
tuhaf matlar yapardı
mat oldu olağan biçimde
artık anlaşılmıştır günün akşamlılığı
kesin mat yok
iyi oyun vardır sadece
ve satranç aslında dalgınların oyunudur
dalgının ölüm karşısındaki sükuneti
düşmana
ölümün dehşetinden korkuludur
eğilip o oyuncu
uzatsa boynunu buyruğa
taşlar sürüldüğünde
kaleyi buyruksuz düşündü mü kişi
demek ki bütündür sallantıda
demek ki gök de anlaşılmaz bir biçimde ölü
cinayetlerde yeryüzüne paramparça dağılmıştır
aşk ve umut dağılmıştır
koygun bir gece gibi günü kaplayan
sevgilinin gözlerindeki zeytin siyahını
o oylum oylum kabarık şiiri
kaplayan
bir şeyse buyruksuzluk
taşlar sürüldüğünde
alıp kişiyi kayalar çarpar buyruksuzluk
çağı binip
cübbesinden gözükara süvariler çıkaran
o beyaz taş oyuncusunu nerde bulmalı
tutup üzengisinden öpüp koklamalı
III
söyleyelim eBİR
ha
in
dir
eSekiz yok
yok ayrı bir düşman falan
genç çeri
ey e hattındaki budala
-Tanrım ne saflık-
bir ara dilim sürçse
de at kıskacını anlatsam
desem ki Ha-
SATRANÇ DERSLERİ
İlhami ÇİÇEK
Hazırlayanlar:
Ali Ömer AKBULUT
Hüseyin Cahid DOĞAN
SATRANÇ DERSLERİ
I
uzun bir nehirdir satranç
kıvrak ve uzatarak boynunu
nice güneş batışını yerinde görmüş boynunu
oysa veba tarihçileri bilmemişlerdir
her karenin bir karşı veba girişimi olduğunu
göğe bezgin bakanların bir türlü öğrenemediği
bir oyundur satranç
evet ilk aşk gibi bir şeydir ilk açılış
artık dönüş yoktur
kuşku bağışlanmasa da
tedirginlik doğal sayılabilir
ancak
yürümenin dışında bütün eylemlerin adı
kaçış kaçış kaçıştır
çapraz özgürlüklerinde filler
acılardan yapılmış bir alanda
ne zaman ki esrirler
yazsak defterlere sığar mıydı
şah açmazında vezirin ölümcül tutkusunu
yerine göre piyon da bir tufandır
içinde hep bir vezir sürekli mahzun
düz gider çapraz vurulur ve uzun uzun
günbatımlarını çağrıştırır
hüznü uçlarından dolanıp
yalın sıçrayışlarıyla piyonlar arasından
ürkek ama cesur ama sevimli
açsa duyargalarını o tarihsel şiire
iyi bir oyuncu en çok atları sever
sen ey atını kaybeden oyuncu
bir ilkyazdan koca bir güzyontan adam
bırak oyunu
artık
öyle bir ıssızlık düşle ki içinde
yeryüzünü kişnesin
bizim atlar
nicoldu onca oyuncu
oyarak
ette oyuk seyirmesinden
oyun kurarlardı
kaçıp
da süleymandan
kaf dağında otururdu
anka nicoldu
o mağrur gemiler ki açıklarda
güneşin şanla her akşam ufala ufala battığı
suların kabarıp taşarak savrulduğu oradan
kesik bir insan başı gibi taşra düşüp
helak oldular
ün geldi ey iskender
çok acaip gördün ömrün tükendi
geri dön
ürktü
ki endişe
dünyadandır ve hayal hiçtir
sözü onun
...avda
yine geri dön bu son
yoksa öleceksin gurbette
dedi ses ve işitip ağladı
o koca iskender ki
tuhaf matlar yapardı
mat oldu olağan biçimde
artık anlaşılmıştır günün akşamlılığı
kesin mat yok
iyi oyun vardır sadece
ve satranç aslında dalgınların oyunudur
dalgının ölüm karşısındaki sükuneti
düşmana
ölümün dehşetinden korkuludur
eğilip o oyuncu
uzatsa boynunu buyruğa
taşlar sürüldüğünde
kaleyi buyruksuz düşündü mü kişi
demek ki bütündür sallantıda
demek ki gök de anlaşılmaz bir biçimde ölü
cinayetlerde yeryüzüne paramparça dağılmıştır
aşk ve umut dağılmıştır
koygun bir gece gibi günü kaplayan
sevgilinin gözlerindeki zeytin siyahını
o oylum oylum kabarık şiiri
kaplayan
bir şeyse buyruksuzluk
taşlar sürüldüğünde
alıp kişiyi kayalar çarpar buyruksuzluk
çağı binip
cübbesinden gözükara süvariler çıkaran
o beyaz taş oyuncusunu nerde bulmalı
tutup üzengisinden öpüp koklamalı
III
söyleyelim eBİR
ha
in
dir
eSekiz yok
yok ayrı bir düşman falan
genç çeri
ey e hattındaki budala
-Tanrım ne saflık-
bir ara dilim sürçse
de at kıskacını anlatsam
desem ki Ha-
Geri: satranç konulu şiirler
Şair İlhami ÇİÇEK ve Satranç Dersleri Şiiri
……………………………….
“sen ey atını kaybeden oyuncu
bir ilk yazdan koca bir güz yontan adam
bırak oyunu
artık
öyle bir ıssızlık düşle ki içinde
yeryüzünü kişnesin
bizim atlar”
At, iyi bir oyuncu için satrancın en kıvrak en iyi taşıdır. At, iyi bir oyuncu için, satrancın, bir beden riske edip, en çok hamle yapan ve en çok beden alan taşıdır. At, iyi bir oyuncu için şahın canı tehlikeye girdiğinde ona en hızlı ulaşacak cankurtaranıdır. Ve at, sahibi için de bütün bunların aynıdır. Ve at, İlhami Çiçek için ne sadece bir taş, ne sadece bir hayvan, kimliğini tam olarak bilemeyeceğimiz bir mihenk taşıdır. Atını kaybetmiş bir oyuncuyu, yani o en önemlisini kaybetmiş adamı, ilkyazdan koca bir güzyontan ve en başından oyunu kaybeden olarak tanımlar. O kayıp, artık yeryüzüne kaybedilenin sözleriyle haykırılmak istenen bir ıssızlık getirmiştir İlhami Çiçek için.
İlhami Çiçek’in şiirlerinde sadece mana olarak değil, dil kurgusu olarak da pek çok ilk ve deha görmek mümkündür: “güzyontan” iki ayrı kelimeden yeni ve apayrı bir sıfat olmuş, “yeryüzünü kişnesin bizim atlar” ise, dilbilgisi literatüründe olmayan yeni bir anlam bulmuştur.
Şiirin bütünüyle İlhami Çiçek’in düşünüş biçimi bütünleştirmek gerekirse, İlhami Çiçek için satranç bir oyun değil hayatın ta kendisidir. Elbette bunu, İlhami Çiçek için hayat sadece bir oyundur şeklinde de ifade edebiliriz fakat bu ifade ediş, onun hayatı basit teferruatsız ve eleme layık olmayacak bir gel git olarak algıladığı fikrine sebep olabilir ki bu da şairi bütünüyle yanlış anlamamıza sebep olur. Bu yüzden, ilk ifade, yani satrancın, İlhami Çiçek için hayatın ta kendisi olduğu cümlesi, fikri beyan konusunda daha yerinde olacaktır.
Zira
“nicoldu onca oyuncu
oyarak
ette oyuk seyirmesinden
oyun kurarlardı”*
cümlelerindeki, özellikle “nicoldu onca oyuncu” ifadesi, “nerde yeryüzüne gelip saltanat kurmuş onca insan” serzenişiyle söylenmiştir.
http://s.kaotiksukun.com/ilhami-cicek-ve-satranc-dersleri-i/
http://s.kaotiksukun.com/
……………………………….
“sen ey atını kaybeden oyuncu
bir ilk yazdan koca bir güz yontan adam
bırak oyunu
artık
öyle bir ıssızlık düşle ki içinde
yeryüzünü kişnesin
bizim atlar”
At, iyi bir oyuncu için satrancın en kıvrak en iyi taşıdır. At, iyi bir oyuncu için, satrancın, bir beden riske edip, en çok hamle yapan ve en çok beden alan taşıdır. At, iyi bir oyuncu için şahın canı tehlikeye girdiğinde ona en hızlı ulaşacak cankurtaranıdır. Ve at, sahibi için de bütün bunların aynıdır. Ve at, İlhami Çiçek için ne sadece bir taş, ne sadece bir hayvan, kimliğini tam olarak bilemeyeceğimiz bir mihenk taşıdır. Atını kaybetmiş bir oyuncuyu, yani o en önemlisini kaybetmiş adamı, ilkyazdan koca bir güzyontan ve en başından oyunu kaybeden olarak tanımlar. O kayıp, artık yeryüzüne kaybedilenin sözleriyle haykırılmak istenen bir ıssızlık getirmiştir İlhami Çiçek için.
İlhami Çiçek’in şiirlerinde sadece mana olarak değil, dil kurgusu olarak da pek çok ilk ve deha görmek mümkündür: “güzyontan” iki ayrı kelimeden yeni ve apayrı bir sıfat olmuş, “yeryüzünü kişnesin bizim atlar” ise, dilbilgisi literatüründe olmayan yeni bir anlam bulmuştur.
Şiirin bütünüyle İlhami Çiçek’in düşünüş biçimi bütünleştirmek gerekirse, İlhami Çiçek için satranç bir oyun değil hayatın ta kendisidir. Elbette bunu, İlhami Çiçek için hayat sadece bir oyundur şeklinde de ifade edebiliriz fakat bu ifade ediş, onun hayatı basit teferruatsız ve eleme layık olmayacak bir gel git olarak algıladığı fikrine sebep olabilir ki bu da şairi bütünüyle yanlış anlamamıza sebep olur. Bu yüzden, ilk ifade, yani satrancın, İlhami Çiçek için hayatın ta kendisi olduğu cümlesi, fikri beyan konusunda daha yerinde olacaktır.
Zira
“nicoldu onca oyuncu
oyarak
ette oyuk seyirmesinden
oyun kurarlardı”*
cümlelerindeki, özellikle “nicoldu onca oyuncu” ifadesi, “nerde yeryüzüne gelip saltanat kurmuş onca insan” serzenişiyle söylenmiştir.
http://s.kaotiksukun.com/ilhami-cicek-ve-satranc-dersleri-i/
http://s.kaotiksukun.com/
Geri: satranç konulu şiirler
SATRANÇ
Kırk yıl yasını tutsam
Dizginleyemem çilekeşliğimi
Evlat acısı gibi koydu bir kere gidişin
Umutlarımı tüketiyorum akşam kadehlerinde
Bedel dedikleri ne ki
Ne son kullanma tarihini yaşayan acın
Ne de iki üç damla gözyaşı
Darmadağın edilmiş bedenim
Matemini yaşatır dramatik oyunuyla şahdamarım
Senin anlayacağın HANÇEPEKLİM
Veziri piyona kurban ettim.
mehmet emin dakmancı
Kırk yıl yasını tutsam
Dizginleyemem çilekeşliğimi
Evlat acısı gibi koydu bir kere gidişin
Umutlarımı tüketiyorum akşam kadehlerinde
Bedel dedikleri ne ki
Ne son kullanma tarihini yaşayan acın
Ne de iki üç damla gözyaşı
Darmadağın edilmiş bedenim
Matemini yaşatır dramatik oyunuyla şahdamarım
Senin anlayacağın HANÇEPEKLİM
Veziri piyona kurban ettim.
mehmet emin dakmancı
Geri: satranç konulu şiirler
SATRANÇ
Altmışdört karenin sekiz cephesi benimdir
yılan yüzlü birileri piyon demiş adıma
kolayca harcanacak bir nesne yani
düş odaları sığ olanların ellerinde
mermi sesinden ürken asker gibi
kendimi aranırım bulunduğum siperde
ardımsıra dizili omuzu kalabalıklara
hiç bıkmadan anlatırım bu gerçeği
benimle başlar savaş biter benimle
Düşünce tarlasında iki karedir yerim
kalın duvarlarımın olduğu söylenilirse de
burçlarımı tutanların acemiliği yıkar beni
açılır bütün kapılar içten fethedilirim
işte bu an başlangıcıdır sarsıntının
ya uyanıksa biliyorsa bütün becerilerimi
tek kaleyle de savunabilir ülkesini
göğüs kafesinde ırmaklar akan biri
Siyahtan beyaza ya da tersi 'L'ler çizerek
eşimi aranırım birlikte koşmak için,
gökülkeden geliyorsa şahin gözlü binicim
kırılır kilitleri şaha giden yolların,
küçücük bir çakıltaşı dağlaşıverir önümde
kesilir dermanı rüzgarla yarışan yüreğimin
kuralları hiçe sayan binicim acemiyse
başlamadan biter savaş tökezler ayaklarım
Çarpraz kulvarlarda gidip gelmektir işim
eşimle çıkarım yollara aynı at gibi
fil denilince uzun hortumlu iri cüsseli
bir de Kartaca Komutanı Hannibal'in
yakarken Roma'yı gücünden yararlandığı
kalın derili acayip bir hayvan gelir akla
oysa avuç içine sığan bir çift oyun taşıyım
okyanuslarında dolaşırım düşüncenin
Tanrı'yı cebinde taşıyan bir vezirin ülkesi
gül bahçesi gibidir aşklar meşkler içinde
geçip giderken ömür kimseler kahır çekmez
insanlığını unutup da tanrı sanırsa kendini
bir koyup beş almayı düşünür evvel aklıyla
eksildikçe çıldırır bir kumarbaz gibi
ol saltanatın yeller eser yerinde
Taç kimin başındaysa şah odur, deli ya da veli
atadan kalma nişanesidir hükümranlığın
titrek bacaklı bir çocuksa bürünür kaftanına
tersine akacağını da sanır ırmakların
bir sabah ay'ın güneşi öptüğü saatlerde
dağları yüreklerinde taşıyan birileri
sökünce menteşelerini saltanat kapısının
kenevirden yapıldığını anımsar urganın
Uyanıkken rüya görmeye başladı mı insan
hayatın tartısına vurmalı kendini
avuçlarına doldurup toprağı koklamalı
kor ateşlere yaslamalı başını ki
ömrüyle içinde mi gerçeğin anlasın
yoksa suların üstünde yürüdüğüne
ay'ı ortasından ikiye böldüğüne
ölüleri dirilttiğine inanır
uğruna kurban olduğu şahın
Aynı güneşle ısınıyoruz zamanın karelerinde
genizlerimizi yakıyor gözyaşlarımızın tuzu
kırmızı akıyor damarlarımızda kan
karanlığı tel tel bölen şimşeğin
gök gürültüsünün içimize saldığı korku
doğduğumuz mağaraları gösteriyor bize
bir insandan kral yapmak:Kah kah kah
birlikte oynadığımız bir oyundur yaşamak
Yenibinyıl Şiir: Aralık 2001
Bülent Güldal
http://www.sadiks.com/siir/default.asp?PG=345
Altmışdört karenin sekiz cephesi benimdir
yılan yüzlü birileri piyon demiş adıma
kolayca harcanacak bir nesne yani
düş odaları sığ olanların ellerinde
mermi sesinden ürken asker gibi
kendimi aranırım bulunduğum siperde
ardımsıra dizili omuzu kalabalıklara
hiç bıkmadan anlatırım bu gerçeği
benimle başlar savaş biter benimle
Düşünce tarlasında iki karedir yerim
kalın duvarlarımın olduğu söylenilirse de
burçlarımı tutanların acemiliği yıkar beni
açılır bütün kapılar içten fethedilirim
işte bu an başlangıcıdır sarsıntının
ya uyanıksa biliyorsa bütün becerilerimi
tek kaleyle de savunabilir ülkesini
göğüs kafesinde ırmaklar akan biri
Siyahtan beyaza ya da tersi 'L'ler çizerek
eşimi aranırım birlikte koşmak için,
gökülkeden geliyorsa şahin gözlü binicim
kırılır kilitleri şaha giden yolların,
küçücük bir çakıltaşı dağlaşıverir önümde
kesilir dermanı rüzgarla yarışan yüreğimin
kuralları hiçe sayan binicim acemiyse
başlamadan biter savaş tökezler ayaklarım
Çarpraz kulvarlarda gidip gelmektir işim
eşimle çıkarım yollara aynı at gibi
fil denilince uzun hortumlu iri cüsseli
bir de Kartaca Komutanı Hannibal'in
yakarken Roma'yı gücünden yararlandığı
kalın derili acayip bir hayvan gelir akla
oysa avuç içine sığan bir çift oyun taşıyım
okyanuslarında dolaşırım düşüncenin
Tanrı'yı cebinde taşıyan bir vezirin ülkesi
gül bahçesi gibidir aşklar meşkler içinde
geçip giderken ömür kimseler kahır çekmez
insanlığını unutup da tanrı sanırsa kendini
bir koyup beş almayı düşünür evvel aklıyla
eksildikçe çıldırır bir kumarbaz gibi
ol saltanatın yeller eser yerinde
Taç kimin başındaysa şah odur, deli ya da veli
atadan kalma nişanesidir hükümranlığın
titrek bacaklı bir çocuksa bürünür kaftanına
tersine akacağını da sanır ırmakların
bir sabah ay'ın güneşi öptüğü saatlerde
dağları yüreklerinde taşıyan birileri
sökünce menteşelerini saltanat kapısının
kenevirden yapıldığını anımsar urganın
Uyanıkken rüya görmeye başladı mı insan
hayatın tartısına vurmalı kendini
avuçlarına doldurup toprağı koklamalı
kor ateşlere yaslamalı başını ki
ömrüyle içinde mi gerçeğin anlasın
yoksa suların üstünde yürüdüğüne
ay'ı ortasından ikiye böldüğüne
ölüleri dirilttiğine inanır
uğruna kurban olduğu şahın
Aynı güneşle ısınıyoruz zamanın karelerinde
genizlerimizi yakıyor gözyaşlarımızın tuzu
kırmızı akıyor damarlarımızda kan
karanlığı tel tel bölen şimşeğin
gök gürültüsünün içimize saldığı korku
doğduğumuz mağaraları gösteriyor bize
bir insandan kral yapmak:Kah kah kah
birlikte oynadığımız bir oyundur yaşamak
Yenibinyıl Şiir: Aralık 2001
Bülent Güldal
http://www.sadiks.com/siir/default.asp?PG=345
Geri: satranç konulu şiirler
SATRANÇ
sen
iyi satranç oynuyorsun,
iyi.
virtiözlerin
ılık nefesini,
yüreğinde
hissedercesine
iyi
hiç umulmadık bir anda
farklı frekanslardaki
sesleri
bir çırpıda yakalayıp,
her an mat diyebilme solfejlerini
ezbere söyler gibi,
sen
iyi satranç oynuyorsunuz.
iyi
UYGUR AYDEMİR
http://www.antolojimiz.com/siirdetay.jsp?siirId=8414&fRecord=0
_________________
sen
iyi satranç oynuyorsun,
iyi.
virtiözlerin
ılık nefesini,
yüreğinde
hissedercesine
iyi
hiç umulmadık bir anda
farklı frekanslardaki
sesleri
bir çırpıda yakalayıp,
her an mat diyebilme solfejlerini
ezbere söyler gibi,
sen
iyi satranç oynuyorsunuz.
iyi
UYGUR AYDEMİR
http://www.antolojimiz.com/siirdetay.jsp?siirId=8414&fRecord=0
_________________
Geri: satranç konulu şiirler
satrançta hamle bitmez!..
piyonlar geri basıyor.. "birden"
..şah, at gibi sıçrıyor!..
...kale çarpraz, fil düz gidiyor..
e bu oyun biter mi?...
..bu oyun biter mi?!...
Kasparov olsan ne yazar?!..
..Bu savaş biter mi?.......
Devam, devam, devam!..
Belki de bir piyon kazanacak..
Belki de bir piyon kazanacak�
rftk
http://www.siirsandigi.com/siiroku.asp?siirid=125848
_________________
piyonlar geri basıyor.. "birden"
..şah, at gibi sıçrıyor!..
...kale çarpraz, fil düz gidiyor..
e bu oyun biter mi?...
..bu oyun biter mi?!...
Kasparov olsan ne yazar?!..
..Bu savaş biter mi?.......
Devam, devam, devam!..
Belki de bir piyon kazanacak..
Belki de bir piyon kazanacak�
rftk
http://www.siirsandigi.com/siiroku.asp?siirid=125848
_________________
Geri: satranç konulu şiirler
VE DE ŞAH MAT 4
Yıkıldı birer birer kalelerim
Ne piyon kaldı ortada
Ne vezir
Ne de fil ve de at
İşgal altında bütün yasaklı şehirlerim toz duman
Kayıp bir satranç tahtası sanki ömrüm
Ya bir de tavla olsaydı hayatım
Kim bilir ne olurdu
Halim
Bütün kapılar kapalı
Zar hep gele gelirdi kesinkes
Ha tavla
Ha da satranç
Her halükarda
Yenik ve yitik bir yaşam olurdu benimkisi bir kereliğine verilmiş
Ömrüm ömürsüz
Ve de şah
Ve mat.
Özay Sağlam
Yıkıldı birer birer kalelerim
Ne piyon kaldı ortada
Ne vezir
Ne de fil ve de at
İşgal altında bütün yasaklı şehirlerim toz duman
Kayıp bir satranç tahtası sanki ömrüm
Ya bir de tavla olsaydı hayatım
Kim bilir ne olurdu
Halim
Bütün kapılar kapalı
Zar hep gele gelirdi kesinkes
Ha tavla
Ha da satranç
Her halükarda
Yenik ve yitik bir yaşam olurdu benimkisi bir kereliğine verilmiş
Ömrüm ömürsüz
Ve de şah
Ve mat.
Özay Sağlam
Geri: satranç konulu şiirler
Satranç
Abimle görev gibi
Çocukken oynadığım satranç..
Hani yenilmek incitirdi
İşte öyle acıdı yaşam
Kırağı çaldı, tadı bozuldu
Rolümüzü aldık,
Düşler kayboldu
Ece Arabul Günel
Abimle görev gibi
Çocukken oynadığım satranç..
Hani yenilmek incitirdi
İşte öyle acıdı yaşam
Kırağı çaldı, tadı bozuldu
Rolümüzü aldık,
Düşler kayboldu
Ece Arabul Günel
Geri: satranç konulu şiirler
Şah,Mat
Satranç tahtası
Üstünde
İnsan
Altında,dünya
İnsanlar
Beyaz
Hayat,siyah
Hamleni doğru yap
Geri dönüşü yok
Zevkine var,tek oyunluk hayat
Sonuç daima
Şah
Mat
Kubilay Enginol
Satranç tahtası
Üstünde
İnsan
Altında,dünya
İnsanlar
Beyaz
Hayat,siyah
Hamleni doğru yap
Geri dönüşü yok
Zevkine var,tek oyunluk hayat
Sonuç daima
Şah
Mat
Kubilay Enginol
Similar topics
» Türk satranç tarihin de sadece bir kez yapılan 'yılın hakemi' ödülünü alarak adını Türk satranç tarihine altın harflerle yazdıran satranç hakemimiz kimdir?
» TUNCAY ŞEN DEN ŞİİRLER
» SATRANÇ DERSLERİ
» SATRANÇ E KİTAPLARI
» SATRANÇ MOTORLARI
» TUNCAY ŞEN DEN ŞİİRLER
» SATRANÇ DERSLERİ
» SATRANÇ E KİTAPLARI
» SATRANÇ MOTORLARI
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz