Lujin Savunması
1 sayfadaki 1 sayfası
Lujin Savunması
Değerli Satranç severler
Satrançla ilgili olan ve sinemalarda gösterilen en ünlü film bence Rus Yazar Viladimir Na bokov'un aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanan "LUJİN SAVUNMASI"dır. 2000 yapımı Marleen Gorris'in yönettiği ve başrollerini John Turturro ve Emily Watson'ın oynadıkları filmin süresi 104 dakika.
Konusuna gelince : Ünlü bir satranç ustası olan Lujin,en önemli karşılaşmasını yapmak üzere İtalya'ya gelir ve burada hayatının kadını ile tanışır.Anne ve babasının başarısız evliliğinin etkisiyle satranca benzersiz bir tutkuyla bağlanan büyük usta,burada karşılaştığı Natalia ile büyük bir aşk yaşamaya başlar.Bir süre sonra sevdiği kadın ile satranç arasında kalacaktır.Film son derece dramatik bir şekilde son bulur.Fakat filmin final sahnesi ile romanın sonu arasında küçük bir fark vardır.Ben herkese hem filmini seyretmeyi hemde romanını okumayı tavsiye ederim.
Kitabın eleştirisine gelince ;
Lujin yaşamı kendi iradesiyle yönlenmiş üç ayrı kaçış öyküsüyle şekillenen ve zamanını yaşamın saatine göre ayarlamaya hiçbir biçimde yanaşmadığı için hep küçük bir çocuğun algılarıyla yaşamış usta bir satranç oyuncusudur.Na bokov'un sürgün hikayelerini bu kez dekor ve kostüm olarak kullandığı "Lujin Savunması" adlı aslı Rusça olan romanını ,gene romanda geçen,gezi broşürü hazırlayan herhangi bir anlatıcıyı tanımladığı "her şey çekiciydi,her şey eğlenceliydi,broşürlerin bilinmeyen yazarı her şeyi överken kendinden geçiyordu..." (s.168)cümlesindeki kendinden geçmeye kapılmadan okumak ve anlamak olanaksız gibi görünüyor.
Küçük Lujin'in ilk kaçışı kendi evine kaçışıdır; burnuna dayatılan şehir yaşamına ve karanlık görünen okul yıllarına arkasını dönerek,tam bir plansızlıkla ama ne istediğini bilen bir tavırla,bunu yapamamanın acısıyla kıvranan yetişkinlere nanik yaparcasına,kır evine kaçar.Tavanarasındaki yoksunluk dolu bir sürgün yaşamını göze alır;anne babasının ilgi ve şefkatini ise onların okşamalarında hiç de hazzetmeyen kişiliği nedeniyle zaten çoktan gözden çıkarmıştır.Tam olarak adlandırmasa da,çocuk kitapları yazarı baba Lujin'in ,hem kendinde hem de oğlunda su üstüne çıkarılmakta gecikilmiş bir dehanın ve tekliğin var olduğuna duyduğu inancın yıkımını ve anne Lujin'in mutsuz bir evliliğin ve kaçınılmaz olarak mutsuz ve umutsuz bir yaşamın kesin bir kader olduğu öngörüsünü üstünde topladığının farkındadır.Tepkisiz ve ilgisiz bir portre çizse bile ,o,sütü gümüş kupadan içerken tadının nasıl değiştiğinin ve büyükçe bir böceği ezerken duyduğu,"can"ın tınısının ayırdındadır.
Lujin'in ne istemediğini bilmenin verdiği kararlılıkla kendi evine kaçışıyla,ne istediğine karar verdiğinde okuldan ve evden teyzesinin evine kaçışları arasında,uzlaşmaya ve kabullenmeye yanaşmadan "huzur"a küsmüş olarak okulda geçirdiği zaman,inadının ve kararlığının da kanıtıdır.Artık evlerine gelmeyen teyzesine bu kaçışlarıyla Lujin için bundan sonra yaşamının tek şekli olacak satrançla dolu günler başlar.Ne yazık ki baba Lujin oğlunun satranç dehasının keyfini,ondan ülkelerce uzaktayken gazete sayfalarından aldığı bilgilerle sürebilir ancak: Satranç ustası Lujin,yaşamını bu yolla anlamlandırdığında demese de,günlerin ağırlığına bu yolla katlanmayı başardığında ve satranç,g5,a6 gibi görsellikten arınmış şifrelere dönüşecek kadar onun arka bahçesi haline geldiğinde bile bunu yetişkinlere özgü bir gurur,haz,konum,servet ya da başka bir şeye dönüştürmeden,kurşun askerlerle oynayan çocukların içgüdüsü ve hisleriyle yaşamını sürdürür.Bu nedenle baba Lujin oğlunun turnuvalardaki uzak zaferlerinide,aklına gelen yenik düşmesi olasılıklarını da aynı anlamlandıramadığı kaygıyla karşılar.
Psikiyatri,Lujin'in yaşamında konumuyla iligili olarak profesör doktorların adlarını taşıyan pek çok yorum yapabilir; ancak büyük olasılıkla onun ,ne istediğini bilen birinin bunu elde etmesi sonucu yaşadığı doygunluktan mustarip olduğunu -bilimin yaşama ters yönde akamayacağı etik olarak varsayılacağından- kabul etmeye yanaşmayarak bir burnu büyüklük tavrı takınacaktır.Oysa Lujin'in "ulaşmaya çalıştığı giz basitlikti,uyumlu basitlik,insanı en karmaşık büyüden çok daha fazla etkileyen..."(s.31) ve bu sırrı hayatının gün doğumu yaşlarında ele geçirmiş biri için yaşam olsa olsa görkemli bir posa sayılabilirdi.
Yılların nezaketten ,nükteden ve empatiden uzak tutarak büyüttüğü Lujin,yaşamı boyunca ayağını tökezleten tüm olumsuz sayılabilecek kişilik özelliklerine karşın,bir an gizemli olasılıkların titreştiği,sonra her şeyin yine sessizliğe gömüldüğü (s.123) farklı bir boyutun baştan çıkarıcılığına keyifle teslim olur.Baudrillard'ın arzunun üzerinde tuttuğu baştan çıkarma,Lujin'in satrançla ve hamle savunma kurgularıyla ilgili bağımlılığında kendini belli eder; olasılıkların hep kestirilemez ama hem de bir ölçüde öngörülebilir olduğu,boşluğun ve boşluğun yer değiştirmesinin belirleyiciliğine izin verilen,eylemden çok eyleme ilişkin tasarıların gözetildiği,aslında hiç de tehlikesiz olmayan oyun,büyük bir ustayı düpedüz baştan çıkarır.
Kırklı yaşlarında artık enikonu tıknaz,umursamaz bir adam haline gelmişken ve hüzünlü bir tek başınalıkla yaşayıp gidiyorken,hayatı,iki kalın yerinden derinden gelen çatırtılarla kırılır: Kendine geldiğinde,acıma ve şefkatle sevgi arasındaki ince ama derin uçuruma düşmüş fedakar bir karısı vardır ve sürmenaj benzeri bir hastalıktan henüz kalkmıştır.Aslında Lujin için konan "duyuların geçici olarak bulutlandığı" teşhisi,tüm yaşamının aynı bulutlanan duyularla kaplı olduğu göz ardı edilerek söylendiğinden ustanın derdine deva olamamıştır.Kayınpederinin "hortlaksı bir sanatla uğraşıyor" dediği Lujin nekahat döneminde kendisi için iyi niyetle ve özene bezene biçilen kalıpların hiçbirine yakışmaz.Birkaç ayı kendi koordinatlarını algılama çabalarıyla uyurgezer bir halde geçirdikten sonra tüm engellemelere karşın nasıl bir oyunun ortasında olduğunu anlar...Düşünmesi gereken pek çok hamle ve titizlikle hesaplayacağı önemli bir savunma vardır.Bu satranç ustasının üçüncü kaçışı olacaktır.
Na bokov,Lujin Savunması'nın parentez içlerinden birinde,"satranç evreninde zaman acımasızdır." diyor.Zaman,esasen her durumda acımasızdır.Satrançta özellikle ve önemle acımasız olmasının nedeni satrancın satrançlığını bilmesi,bir oyun olduğunu kabullenmesi ve başka durumlara ya da metaforlara özenmeye kalkmamasıdır.Her oyunun evreninde zaman acımasızdır ama oyuncuların zamanın yıkımını duyumsamaları,oynananın bir oyun olduğunu bilmelerine bağlıdır; oyuna teslimiyet söz konusu değilken zamanın yıkıcılığı da ertelenmiş olur.Yıkımın ertelenmesi enkazı hiç bir şekilde ortadan kaldırmaz.Lujin için de böyle olmuştur ; ait olduğunu kabullendiği oyunun zamanına göre yaşamış,ama yıkımını ertelediği diğer büyük oyunun zamanını reddemeyecek hale geldiğinde ,oyuncusu olduğu oyunun kurallarına göre bir savunma icat etmek zorunda kalmıştır.Hangi oyunda olduğunu kestiremediği için zaman ayarını tutturamayan ve kendi gerçeğiyle çoğunluğun varsayımsal onayını almış kapının dışındaki gerçeklik arasındaki dengeyi kurmayı başaramayan Lujin,yaşamın kabul gören etaplarında kendisini küçük gören,alaycı bakışların hedefi olsa da alttan alta,çözümsüz bir kıskançlığın ve kindarca bir çekememezliğin odağıdır aslında.Rahatlıkla gözardı edilebilecek ama sağlam direklerle kendi varoluşuna tutturulmuştur,başka bir şeye değil.
Filmin final sahnesinde rakip şahı 3.yatay sırada 2 kale fedası neticesinde piyonla mat etme kurgusu romanda yoktur.Roman aslında Lujin'in intiharı ile biter.Ama fimde Lujin'in intiharından sonra eşi bir gün Lujin'in ceketinin yırtık cebinden astarına kaçmış bir kağıt bulur.Bu kağıtta Lujin'in geçirdiği psikolojik krizden dolayı yarım kalan oyununun analizi vardır.Filmde romandan ayrı bir espri olarak yarım kalan maça kaldığı yerden rakibiyle Lujin'in karısı oynar.Kağıttaki analizle bahsedilen mat kurgusuna ulaşılır.Lujin'in en büyük olduğu ispatlanmıştır.Ama artık Lujin yoktur.Çünkü Lujin başka bir oyunu kaybetmiştir.O da telafisi mümkün olmayan hayat oyunudur...
Filmde burada biter.
Bana soracak olursanız roman filmden daha iyidir derim.Her şeyde olduğu gibi...
Saygılarımla
Dr.Murat AKDAĞ
Satrançla ilgili olan ve sinemalarda gösterilen en ünlü film bence Rus Yazar Viladimir Na bokov'un aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanan "LUJİN SAVUNMASI"dır. 2000 yapımı Marleen Gorris'in yönettiği ve başrollerini John Turturro ve Emily Watson'ın oynadıkları filmin süresi 104 dakika.
Konusuna gelince : Ünlü bir satranç ustası olan Lujin,en önemli karşılaşmasını yapmak üzere İtalya'ya gelir ve burada hayatının kadını ile tanışır.Anne ve babasının başarısız evliliğinin etkisiyle satranca benzersiz bir tutkuyla bağlanan büyük usta,burada karşılaştığı Natalia ile büyük bir aşk yaşamaya başlar.Bir süre sonra sevdiği kadın ile satranç arasında kalacaktır.Film son derece dramatik bir şekilde son bulur.Fakat filmin final sahnesi ile romanın sonu arasında küçük bir fark vardır.Ben herkese hem filmini seyretmeyi hemde romanını okumayı tavsiye ederim.
Kitabın eleştirisine gelince ;
Lujin yaşamı kendi iradesiyle yönlenmiş üç ayrı kaçış öyküsüyle şekillenen ve zamanını yaşamın saatine göre ayarlamaya hiçbir biçimde yanaşmadığı için hep küçük bir çocuğun algılarıyla yaşamış usta bir satranç oyuncusudur.Na bokov'un sürgün hikayelerini bu kez dekor ve kostüm olarak kullandığı "Lujin Savunması" adlı aslı Rusça olan romanını ,gene romanda geçen,gezi broşürü hazırlayan herhangi bir anlatıcıyı tanımladığı "her şey çekiciydi,her şey eğlenceliydi,broşürlerin bilinmeyen yazarı her şeyi överken kendinden geçiyordu..." (s.168)cümlesindeki kendinden geçmeye kapılmadan okumak ve anlamak olanaksız gibi görünüyor.
Küçük Lujin'in ilk kaçışı kendi evine kaçışıdır; burnuna dayatılan şehir yaşamına ve karanlık görünen okul yıllarına arkasını dönerek,tam bir plansızlıkla ama ne istediğini bilen bir tavırla,bunu yapamamanın acısıyla kıvranan yetişkinlere nanik yaparcasına,kır evine kaçar.Tavanarasındaki yoksunluk dolu bir sürgün yaşamını göze alır;anne babasının ilgi ve şefkatini ise onların okşamalarında hiç de hazzetmeyen kişiliği nedeniyle zaten çoktan gözden çıkarmıştır.Tam olarak adlandırmasa da,çocuk kitapları yazarı baba Lujin'in ,hem kendinde hem de oğlunda su üstüne çıkarılmakta gecikilmiş bir dehanın ve tekliğin var olduğuna duyduğu inancın yıkımını ve anne Lujin'in mutsuz bir evliliğin ve kaçınılmaz olarak mutsuz ve umutsuz bir yaşamın kesin bir kader olduğu öngörüsünü üstünde topladığının farkındadır.Tepkisiz ve ilgisiz bir portre çizse bile ,o,sütü gümüş kupadan içerken tadının nasıl değiştiğinin ve büyükçe bir böceği ezerken duyduğu,"can"ın tınısının ayırdındadır.
Lujin'in ne istemediğini bilmenin verdiği kararlılıkla kendi evine kaçışıyla,ne istediğine karar verdiğinde okuldan ve evden teyzesinin evine kaçışları arasında,uzlaşmaya ve kabullenmeye yanaşmadan "huzur"a küsmüş olarak okulda geçirdiği zaman,inadının ve kararlığının da kanıtıdır.Artık evlerine gelmeyen teyzesine bu kaçışlarıyla Lujin için bundan sonra yaşamının tek şekli olacak satrançla dolu günler başlar.Ne yazık ki baba Lujin oğlunun satranç dehasının keyfini,ondan ülkelerce uzaktayken gazete sayfalarından aldığı bilgilerle sürebilir ancak: Satranç ustası Lujin,yaşamını bu yolla anlamlandırdığında demese de,günlerin ağırlığına bu yolla katlanmayı başardığında ve satranç,g5,a6 gibi görsellikten arınmış şifrelere dönüşecek kadar onun arka bahçesi haline geldiğinde bile bunu yetişkinlere özgü bir gurur,haz,konum,servet ya da başka bir şeye dönüştürmeden,kurşun askerlerle oynayan çocukların içgüdüsü ve hisleriyle yaşamını sürdürür.Bu nedenle baba Lujin oğlunun turnuvalardaki uzak zaferlerinide,aklına gelen yenik düşmesi olasılıklarını da aynı anlamlandıramadığı kaygıyla karşılar.
Psikiyatri,Lujin'in yaşamında konumuyla iligili olarak profesör doktorların adlarını taşıyan pek çok yorum yapabilir; ancak büyük olasılıkla onun ,ne istediğini bilen birinin bunu elde etmesi sonucu yaşadığı doygunluktan mustarip olduğunu -bilimin yaşama ters yönde akamayacağı etik olarak varsayılacağından- kabul etmeye yanaşmayarak bir burnu büyüklük tavrı takınacaktır.Oysa Lujin'in "ulaşmaya çalıştığı giz basitlikti,uyumlu basitlik,insanı en karmaşık büyüden çok daha fazla etkileyen..."(s.31) ve bu sırrı hayatının gün doğumu yaşlarında ele geçirmiş biri için yaşam olsa olsa görkemli bir posa sayılabilirdi.
Yılların nezaketten ,nükteden ve empatiden uzak tutarak büyüttüğü Lujin,yaşamı boyunca ayağını tökezleten tüm olumsuz sayılabilecek kişilik özelliklerine karşın,bir an gizemli olasılıkların titreştiği,sonra her şeyin yine sessizliğe gömüldüğü (s.123) farklı bir boyutun baştan çıkarıcılığına keyifle teslim olur.Baudrillard'ın arzunun üzerinde tuttuğu baştan çıkarma,Lujin'in satrançla ve hamle savunma kurgularıyla ilgili bağımlılığında kendini belli eder; olasılıkların hep kestirilemez ama hem de bir ölçüde öngörülebilir olduğu,boşluğun ve boşluğun yer değiştirmesinin belirleyiciliğine izin verilen,eylemden çok eyleme ilişkin tasarıların gözetildiği,aslında hiç de tehlikesiz olmayan oyun,büyük bir ustayı düpedüz baştan çıkarır.
Kırklı yaşlarında artık enikonu tıknaz,umursamaz bir adam haline gelmişken ve hüzünlü bir tek başınalıkla yaşayıp gidiyorken,hayatı,iki kalın yerinden derinden gelen çatırtılarla kırılır: Kendine geldiğinde,acıma ve şefkatle sevgi arasındaki ince ama derin uçuruma düşmüş fedakar bir karısı vardır ve sürmenaj benzeri bir hastalıktan henüz kalkmıştır.Aslında Lujin için konan "duyuların geçici olarak bulutlandığı" teşhisi,tüm yaşamının aynı bulutlanan duyularla kaplı olduğu göz ardı edilerek söylendiğinden ustanın derdine deva olamamıştır.Kayınpederinin "hortlaksı bir sanatla uğraşıyor" dediği Lujin nekahat döneminde kendisi için iyi niyetle ve özene bezene biçilen kalıpların hiçbirine yakışmaz.Birkaç ayı kendi koordinatlarını algılama çabalarıyla uyurgezer bir halde geçirdikten sonra tüm engellemelere karşın nasıl bir oyunun ortasında olduğunu anlar...Düşünmesi gereken pek çok hamle ve titizlikle hesaplayacağı önemli bir savunma vardır.Bu satranç ustasının üçüncü kaçışı olacaktır.
Na bokov,Lujin Savunması'nın parentez içlerinden birinde,"satranç evreninde zaman acımasızdır." diyor.Zaman,esasen her durumda acımasızdır.Satrançta özellikle ve önemle acımasız olmasının nedeni satrancın satrançlığını bilmesi,bir oyun olduğunu kabullenmesi ve başka durumlara ya da metaforlara özenmeye kalkmamasıdır.Her oyunun evreninde zaman acımasızdır ama oyuncuların zamanın yıkımını duyumsamaları,oynananın bir oyun olduğunu bilmelerine bağlıdır; oyuna teslimiyet söz konusu değilken zamanın yıkıcılığı da ertelenmiş olur.Yıkımın ertelenmesi enkazı hiç bir şekilde ortadan kaldırmaz.Lujin için de böyle olmuştur ; ait olduğunu kabullendiği oyunun zamanına göre yaşamış,ama yıkımını ertelediği diğer büyük oyunun zamanını reddemeyecek hale geldiğinde ,oyuncusu olduğu oyunun kurallarına göre bir savunma icat etmek zorunda kalmıştır.Hangi oyunda olduğunu kestiremediği için zaman ayarını tutturamayan ve kendi gerçeğiyle çoğunluğun varsayımsal onayını almış kapının dışındaki gerçeklik arasındaki dengeyi kurmayı başaramayan Lujin,yaşamın kabul gören etaplarında kendisini küçük gören,alaycı bakışların hedefi olsa da alttan alta,çözümsüz bir kıskançlığın ve kindarca bir çekememezliğin odağıdır aslında.Rahatlıkla gözardı edilebilecek ama sağlam direklerle kendi varoluşuna tutturulmuştur,başka bir şeye değil.
Filmin final sahnesinde rakip şahı 3.yatay sırada 2 kale fedası neticesinde piyonla mat etme kurgusu romanda yoktur.Roman aslında Lujin'in intiharı ile biter.Ama fimde Lujin'in intiharından sonra eşi bir gün Lujin'in ceketinin yırtık cebinden astarına kaçmış bir kağıt bulur.Bu kağıtta Lujin'in geçirdiği psikolojik krizden dolayı yarım kalan oyununun analizi vardır.Filmde romandan ayrı bir espri olarak yarım kalan maça kaldığı yerden rakibiyle Lujin'in karısı oynar.Kağıttaki analizle bahsedilen mat kurgusuna ulaşılır.Lujin'in en büyük olduğu ispatlanmıştır.Ama artık Lujin yoktur.Çünkü Lujin başka bir oyunu kaybetmiştir.O da telafisi mümkün olmayan hayat oyunudur...
Filmde burada biter.
Bana soracak olursanız roman filmden daha iyidir derim.Her şeyde olduğu gibi...
Saygılarımla
Dr.Murat AKDAĞ
Murat Akdağ- Mesaj Sayısı : 2
Yaş : 56
Nerden : İstanbul
Kayıt tarihi : 10/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz